kapat× Destek 0 531 284 83 89
Mutlu Şehirler

15- FİKİR PROJESİ

Projenin Adı :   Mutlu Şehirler

Projenin Konusu: Kentsel Dönüşüm 

Projenin Amacı : Daha yaşanabilir Kentler İnşa etmek

Projenin Çevreye Yararları : Haksız rant üretiminin geri plana atılıp, yeni dijital teknolojilerin kullanılarak yarının sosyal ihtiyaçlarına cevap veren şehirler üretilmesi ve günümüz de ortaya çıkmış olan iklim değişikliği, egzoz ve karbondan arındırılmış, daha çok yeşil alan sunan, yeşil enerjileri kullanan, optimizasyon, verimlilik, ve sürdürülebilirlik analizlerini yapılmış olduğu yeni yerleşim alanlarının üretilmesidir.
Proje Özeti : İnsanların değişim ihtiyaçlarını kolay karşılamak, sosyalleşmek, daha güvenli olmak, kısaca doymak ve korunmak ihtiyacı için birlikte olmaya yönelmesiyle başlayan, kısaca canlıların temel ihtiyaçları dediğimiz, yemek-içmek, barınmak-korunmak, sosyalleşmek ve üremek ihtiyaçlarını karşılamak için, daha planlı bir yapılanmadır. Ancak bu yapılanmanın yarattığı kültürel değişim ile, gerektirdiği fiziksel değişim çoğu zaman birbirleriyle örtüşmüyor veya birindeki hızlı değişim ile diğerindeki yavaş değişim bir uyumsuzluklar bütünü veya başka bir değişle bir kargaşa oluşturabiliyor. Genellikle doğal ve kendiliğinden bütünleşme ile arz ve taleplerdeki hızlı ve farklı sebeplerden oluşan değişimler dolayısı ile zorlama bütünleşme bu kargaşanın temelini oluşturuyor. Onun içindir ki, bu birlikteliği doğal ve fizik çevre ile bütünleştirerek sindirebilen ve muhtemel gelişmeleri de dikkate alarak iyi bir plan yapabilen ve bunu uygulayabilen yerleşim birimlerine, en iyi yaşam alanları diye bakıyoruz. Diğer taraftan, bu uyumu sağlayamayan, muhtemel gelişmeleri iyi tespit edemeyen iyi bir planlama yapamayan veya yaptığı planı uygulayamayan yerleşim birimlerine de bozuk kentleşme alanları diyoruz ve gecikmiş planlamalara veya gecikmiş düzenlemelere de Kentsel dönüşüm diyoruz. Kırsal alanlardaki ihtiyaçlara yönelik arzın yeterli olmaması, miras dolayısı ile tarım alanlarının çok küçük alanlara bölünmesi veya çok hisseli olması, üretim miktar ve kalitesinin yeterli olması, kentlerde meydana gelen hizmet alma talebi ve bunun yeni iş imkânları yaratması dolayısı ile Kırsal alanlardan şehirlere daimî bir nüfus akımı olmaktadır. Diğer taraftan, kırsal alanlarda gözlenen hızlı nüfus artışı ve nüfus artışının aile içi dayanışmada bir güvence gibi görülmesi dolayısıyla bu artış da kentlere göçün diğer bir sebebini oluşturmaktadır. Hükümetlerin oy endişesi ile dikkatlerini kentler üzerinde toplaması, sosyal faaliyet alanlarının çoğalması ile kent albenisinin artması, sığınmacıların veya göçmenlerin iş bulmak ümidi ile kentleri tercih etmesi dolayısı ile meydana gelen nüfus artışı yönlendirilemediği ve kontrol edilemediği zaman konut sıkıntısı, gıda sıkıntısı ve diğer ikmallerde meydana gelen sıkıntılar dolayısı ile bir kalite kaybı meydana getirmekte ve sosyal doku giderek bozularak yozlaşmış karma bir kültür oluşmaktadır. Bu durumda kent çevresindeki tarım alanları tahrip edilmekte veya süratle imarlı alanlar haline getirilerek arsa arzı yaratılmakta, ulaşım hatları ve altyapı yetersiz kalmakta, yapı denetimi azalarak iskân edilmemesi gereken veya defolu yapılar üretilmekte, planlama 

Peacecity prensiplerine ve verilerine dikkat edilmeksizin özensiz planlamalar yapılmakta, kaçak yapı sayısı fazlalaşmakta ve denetimsiz sistemin yarattığı sosyal farklılaşma ve dejenerasyon giderek fizik yapılanmaya da yansıdığı için hatalar giderilmesi yüksek maliyetli, yetersiz ve düşük kaliteli standartlarla düzeltilmeye çalışılmakta ve kent verdiğinden çok alan bir çevre haline gelmektedir. Günümüzde karşılaştığımız bir başka sorun bilgi akımının hızlanması ve dijital teknolojini yarattığı imkan ve gelişim hızını baş döndürücü bir seviyeye ulaşması dolayısı ile bugüne kadar zihinlerde oluşan şehir dokusu ve sorunları farklı bir boyuta taşınmış ve beklenti ve standartlarda önemli bir değişim ortaya çıkmıştır. Dijital teknolojinin sunduğu Yapay Zekâ, Robotlar, Helogram Teknolojileri, Sanal gerçeklik imkanları, Megaverse ve NFD gibi yeni kavramlar bir taraftan sosyal yapıyı değiştirirken diğer taraftan yapı metodolojilerini ve tekniklerini değiştirmiş diğer taraftan hemen her gün ortaya çıkan yeni malzemeler ve kavramlar yeni yaşam modelleri tarif etmeye başlamıştır. Bunu sonucunda “Akılılı Şehirler” ve/veya “Barış Şehirleri” (Smart Cities and/or Peace Cities) kavramları geliştirilmiş ve yeni yaşam alanları farklı bir beklenti ile ele alınır olmuştur. Bu şehirlerde artık ev gereç ve aksesuarlarının kullanımından tutun, trafiğe, alt yapıya, ulaşım sistemlerine, güvenliğe ve gıda arzı ve lojistik sistemlerine yeni kavramlar getirilmiş ve şehirden beklentiler farklı bir boyuta taşınmıştır. Bu şirket bünyesinde Birleşmiş Milletlerin 2030 yılı hedeflerine uygun olarak yeni barış şehirleri oluşturmaya çalışmakta ve bu konuda Hükümetlerle arsa arzı ve altyapılar konusunda anlaşmalar yapmaya gayret etmekte. Şirket Dünyadaki üç yüze yakın şirketle anlaşmalar yapmakta ve yeni finansman modelleri üretmekte ve geleceğin şehirlerini üretmek için dünya çapında çalışmalar yürütmektedir. Günümüzde şehirlerin yapılanmasında özenle dikkate alınması gereken konular olarak, Fosil ve Kömür Yakıtlarını terk ederek, Güneş Enerjisi, Rüzgar Enerjisi, Dalga Enerjisi, Hidrojen Enerjisi, Füzyon Enerjisi gibi yeşil enerjileri kullanmak, konut içi kullanımları uzaktan kumandalı hale getirmek, Gıda üretiminde Hidrofonik üretim, dikey tarım, organik tarım gibi imkanları ön plana çıkararak su kullanımını azaltmak, şehirlerdeki egzoz ve karbon salınımını en aza indirmek veya sıfırlamak, küresel ısınmayı titizlikle ele alarak azaltmak ve hatta sıfıra indirmek, yeşil alanları artırmak ve yaşamı mümkün olduğunca doğayla iç içe sokmak suretiyle yeni bir yaşam modeli tarif etmekteyiz. Artık şehirden almakta olduğumuz hizmetlerde de önemli değişiklikler olmak ve yeni bina modelleri talebi ortaya çıkmaktadır. Okullar daha çok online çalışacağı için artık alıştığımız okul binalarından farklı olarak, spora daha çok önem veren, hocaların farklı kaynaklardan seçilebildiği, görüşme ve imtihanların online yapılabildiği interaktif bir eğitim sistemi gelişmektedir. 
Şirket  sağlık sitemleri bilgisayarlı daimi denetimler dolayısı ile ön korunma yoluyla gerçekleştirilecek, muayeneler hastanın bulunduğu noktada yapılabilecek, hastaneler sadece ameliyatların yapıldığı birimler haline gelecektir. Savunma sistemleri dijital hale geleceği için alan savunması ve gök savunması gibi kavramlar değişecek bunlara ait yapılar farklı yapılar haline gelecektir. Tarım su ihtiyacı azaltılarak üretime yönelecek ve hidrofonik tarım dolayısı ile artık büyük araziler değil dikey tarım binaları oluşmaya başlayacaktır. Lojistik imkânların artması ve yemek servislerinin ve kargoların dronlar ile yapılabilmesi, ulaşımın daha hızlı ve havadan yapılabilmesi dolayısı ile insan ve eşya ulaşımı hızlanacak ve yeni bir sektör haline gelecektir. Trafik de şoförsüz araçların devreye girmesi, ulaşımın hava taksiler ve zeplinler ile yapılabilmesi, ulaşımda akıcılığın sağlanması ulaşım kavramlarına da yeni bir kapı açmaktadır. Konut talebi karakter değiştirmekte artık daha küçük be kendine yeterli, az hizmet gerektiren konut modelleri ortaya çıkacak, su üzerinde veya altında veya gökyüzünde yer alan konutlar üretilecektir. Gezegenler arası seyahatler bile yavaş yavaş başlamak üzeredir. Ancak insanlık bir taraftan bu teknolojileri ve bilgi değişim tekniklerini kullanarak bu hedefleri ararken diğer taraftan henüz ulaşamadığımız, çok ilkel şartlarda yaşayan, ekonomik imkanları olmayan, gıdaya ulaşımı çok sınırlı, barınak hizmetlerini mahalli imkanlarla yapmaya çalışan insanlardan da oluşmaktadır. Bu insanlar bir taraftan ahşap, taş, çamur gibi imkânları kullanarak hayatlarını sürdürmeye çalışmakta, diğer taraftan gelişmiş ülke veya toplulukların buralarda yer alan yer altı ve yer üstü kaynaklarına ulaşma gayretleri ile mücadele etmek durumunda kalmaktadırlar. Mahalli malzeme ve işçiliklerle yapılması daha rasyonel ve ekonomik olan bu şehirler gelişmiş metot ve teknolojileri kullanamadıkları için binaların ömürleri daha kısa olmakta ve daha az dayanıklı olmaktadırlar. Bu binalarda deprem, sel ve yangına karşı alınacaklar tedbirler de daha az titizlikle ele alınmaktadır. Bu duruma en canlı örnek dere yatakları ve vadilerde yapılan konutların bir sel gelmesi durumunda nasıl süratle yıkıldığı veya depreme karşı dayanıksız inşa edilen yapıların nasıl süratle yıkıldığı ve çok sayıda ölüm olduğu yaşadığımız gerçeklerdir. Özellikle depreme karşı dayanıksız oldukları bilinen yapıların islah edilmesi veya tamamen yıkılarak yerlerine yenilerinin yapılması için Ülkemizde Kentsel Dönüşüm Kanunu çıkarılmıştır. Bu kanuna göre depreme karşı dayanıksız olduğu tescil edilen yapıların yeniden inşası öngörülmekte ancak bu işi yapacak müteahhide de bir kat payı çıkarmak için bir bölgenin veya bir adanın imar planı değiştirilerek inşaat alanı müsaadesi, yani Emsal oranı yükseltilmekte ve binaların kat müsaadesi artırılarak bu alanlarda nüfus artışına imkan verilmektedir. 
Bu uygulama binaların yenilenmesi ve depreme dayanıklı hale getirilmesi ve Emsal artırılarak kendi içinde bir finansman yaratılması açısından bakıldığında akılcı görülmekle birlikte altyapı ikmali açısından tam bir sorun yaratmaktadır. Zira zaten yetersiz olan yollar bölgede yaklaşık %20 nüfus artışına fırsat verildiği için daha fazla sıkışıklığa fırsat vermekte, otopark alan ihtiyacı artmakta ve en önemlisi zaten sınırlı veya taşkın kapasiteye sahip olan Trafolar, gaz ikmal sahaları, su ve kanalizasyon ve telefon ve internet hatları artan nüfus veya yenilenmeyen altyapı hatları dolayısıyla yeni problem alanları olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu durumda bugünü deprem açısından kurtarmak için yarını tüm altyapı ihtiyaçları ve insan ve eşya trafiği ihtiyaçları açısından daha tehlikeli bir duruma getirmekte ve topluma daha az yeşil alan, daha yoğun trafik, yetersiz enerji ve gaz hatları sunmakta ve yeni problemlere kapı açmaktayız. Bu günü kurtarma politikasından süratle vazgeçilmeli ve müteahhitlere finansman yaratacak yeni yatırım sahaları aşılmalı ve toplum baskısına ve oy endişesine ağırlık veren bir planlama anlayışı yerine şehirlerimizi daha bilimsel yöntemlerle planlamalı ve sürdürülebilir, verimli ve ekonomik planlama anlayışını hakim kılmalıyız. Konuya bir bütün olarak baktığımızda şehir planlarımızın spontane olarak geliştiği, tesadüfi ve değişken mimar ve şehir plancıları tarafından ele alındığını ve rant üretme endişesinin diğer bilimsel çalışmaların önünde dikkate alındığını söyleyebiliriz. İnşaatın her metrekaresinin bir katma değer yarattığını düşünürsek bu değerden en yüksek payı almak isteyen arsa sahipleri, yatırımcılar ve hatta bazen Belediye ve Resmi kuruluşlar yüksek Emsal haklarını almak için sistemi zorlamakta, veya yüksek kat almak suretiyle inşaat alanını artırmaya çalışmakta hata bazen dar gelirliler için konut üretmek sorumluluğunu üstlenen Toplu Konut İdaresi gibi kuruluşlar yatırımın karlılığını ve rant üretme vasfını ön plana çıkarabilmektedirler. Bu durumda arsa üretim politikaları Belediyelerin kararlarını etkilemek suretiyle yönlendirilebilmekte, yeşil alanlar azalmakta veya mevcut yeşil alanlar işgal edilmekte, tarım alanları ve sulak alanlar zapt edilmekte ve yer altı kaynakları dikkate alınmaksızın imar planları yapılabilmektedir. Bütün bunların sebebi kontrolsüz kente göçler, sığınmacı ve göçmenlerin bir planlama dahilinde yerleştirilememesi, taşra yerleşim alanlarında üretim ve eğitim imkanlarının sınırlı olması ve yeni metodoloji ve teknolojilerin kentlerin oluşumunda süratle ve gerektiği kadar el alınmamasından kaynaklanmaktadır. Daha önemli bir hususu da ülkedeki arazilerin ve mevcut yerleşkelerin yer altı ve yer üstü değerlerini dikkate alan bir arazi kullanım planının olmamasıdır. Ülkede nüfusun nasıl dağılacağı, ulaşım ağlarının nasıl oluşturulacağı, tarihi alanların, maden orman mera tarım alanı, sanayi ve çorak alanların nasıl olduğu ve nasıl geliştirileceğine dair temel bir politika yoktur ve maalesef arsa konut ve diğer binalar titizlikle üretilmiş yaşam alanlarından çok maksimize edilen bir rant vasıtası olarak ele alınmaktadır. 
Ancak yukarıda belirttiğimiz hususlar sadece ülkemize bağlı bir özellik değildir ve benzer gelişim seviyesindeki ülkelerde, az gelişmiş ülkelerde ve hatta bazı daha çok gelişmiş ülkelerde aynen tekrar etmektedir. Bu durumda yapılacak işlemler, planlamanın öneminin ilgili tüm kişi ve kuruluşlar tarafından anlaşılmasının sağlanması,
Projenin Sunulacağı Kurumlar : Belediyeler – Partimizin Genel Merkezi 
Projenin Tahmini Maliyeti : Kentsel dönüşüm yapılacak alana ve uygulamada kullanılacak genel özelliklere göre yapılacak fizibilite çalışması neticesinde ortaya çıkacaktır..

Projeyi Hazırlayan : Melih Samurkaş – İstanbul İl Delegesi  

 

kmk® | web tasarım yazılımı ile hazırlanmıştır.
Çerez Kullanımı

Çerezler (cookie), melihsamurkas.com web sitesini ve hizmetlerimizi daha etkin bir şekilde sunmamızı sağlamaktadır. Çerezlerle ilgili detaylı bilgi için Gizlilik Politikamızı ziyaret edebilirsiniz.

X